Hayko Cepkin Fan Club
  Hayko Cepkin Soru-Cevap
 
Adınız tasarım gibi. Hayko Cepkin kendi adınız mı?

1978 yılında, annem babam tarafından Hayko Cepkin olarak ortaya çıkmışım. Takma adım değil, Hayko'nun anlamı tarihte bir kulunu kurtarmış savaşçının adı. Cesur kurtarıcı anlamında, Cepkin'in anlamını bilmiyorum. Genelde Ermenilerin soyadı -yan ile biter ama benim soyadım bunun dışında.

» Çocukluğun nasıldı?

Aksiyonlu ve hiperaktif bir çocuktum. Bebekken devamlı ağlayan sinir bozan bir evlatmışım. Aileme her türlü bayramı, yılbaşını, aile yemeklerini rezil etmişim, kısacası yaramaz bir çocukluk geçirmişim. Dedem akordeon çaldığından evde devamlı müziğimiz olurdu. Dedemin akordeonunu karıştırma aşamasına gelince, bana hemen klavye alıp dedemi rahat bırakmamı sağladılar. Klavyede ilk çaldığım örnekler dedemin çaldığı şarkılardı. Sonrasında okul dönemi başladı ve okul korosun-daki hocalarım bu çocuğun kulağı var, bunu kilise korosuna modifiye edelim diye fikirler ortaya çıktı. Ben önceleri pek gitmek istemedim, kilise korosu da neymiş diyordum. Sonra yavaş yavaş müzik hoşuma gitti. Kulağıma güzel tınlıyordu; üç sesler dört sesler. Sonrasında kendi kendime ben bu müziği galiba seviyorum, klasik müzik eğitimi şart diye düşündüm ve Mimar Sinan Devlet Konservatuarı Opera bölümüne girdim. Bariton bir sese sahiptim, ama iki sene okuduktan sonra bıraktım, devam edemedim. Çünkü biraz adrenalin az geldi bana, o dönemi kapatınca Timur Selçuk Çağdaş Müzik Merkezi'ne girdim. Timur Hoca ile çalışma şansım oldu iki sene kadar.

» Konservatuvarla neden uyuşamadın?

Saçım uzundu o dönem. Kendime dikkat ediyordum ve saçlarım her daim Serpil Çakmaklı gibi gergin arkaya örülüydü, temiz özenli bir kumaş pantolon giyiyordum, ama benim vücudumda dövmelerde vardı, ben yenilikçi bir insandım, fakat konservatuarda ise yenilikler pek hoş karşı-Ianmazdı, gerçi destekleyenlerde vardı, daha modern bir şeyler yapabilirsin diyenlerde çıkıyordu, daha sonra hayatımı düşündüm ve okulu tam olarak altı yılda bitirebileceğimi düşünmüyordum, sekiz yılda bitirsem kadro sınavlarını beklemek zorunda kalacağım, bu hayat nasıl devam edecek dedim ya da evde piyano dersi, şan dersi vereceğim vesaire vesaire. İyi olmayabilir dedim ve devam etmeme kararı aldım, ama eğitim devam etmeli diye düşündüğüm içinde Timur Selçuk'tan solfej, armoni ve şan dersleri aldım. Sonrasında Akademi İstanbul'a girdim ve bir yılda orada eğitim aldım. Artık hayat mücadelesi denen yönteme başvurmak zorundaydım.

» Müzik piyasasına geçişin nasıl oldu? Kimlerle çalıştın?

1996-97 yılında alt kemancıda çalarak piyasaya klavyeci olarak girdim. O dönemler piyasada çok fazla klavyeci olmadığı için biraz bulunmaz hint kumaşı durumuna düştüm. Hemen projeler gelmeye başladı. Ogün Sanlısoy'un "Korkma" adlı Albümü'nde birlikte çalıştık hemen sonrasında deprem oldu her şey dağıldı gitti. Moğollar, Aylin Aslım, Koray Candemir ve Demir Demirkan'ın klavyecisi oldum, remiks ve albüm düzenlemelerini yaptım. Yaşımın geldiğine karar verdiğimde klavyeci olarak ne kadar devam edebilirdim ki, sanırım şarkılarımda olgunlaşmıştı. Gidip bir şirkete dinleteyim dedim.

» Beste yapmaya ne zaman başladınız?

Valla, klavye gelir gelmez uydur kaydır hemen bir şeyler yapmaya başladım. Klasik besteler yapıyordum. Sene 1994, Crow'u seyrettikten sonra Rock müzikle tanışma şansım oldu. Filmi seyrettim çok beğendim Soundtrack'ni aldım, Abooov!.. Dedim, bu ne sert müzikti böyle. Yavaş yavaş bu müziğe alışmaya başladım ve sevdim. O dönem Migros'un müzik marketinde çalışıyordum. Orada üç kişiydik, birisi Led Zeplin, Deep Pearple dönemlerinin kültürüne sahipti diğeri ise Grunge'cıydı Pearl Jam dönemlerinin adamıydı. Müzik markette çalıştığım için her albüm elimin altındaydı ve hepsini dinleme, kaydetme gibi bir şansım oldu, altı ayda dev bir arşiv edindim. Crow'un bir mihenk taşı olmasından dolayı bende büyük bir önemi var.

» Bahsettiğin pek çok isim müziklerinin yanı sıra bir duruşu da sergileyebiliyorlar, işte John Lennon ve Rammstain'ın savaş karşıtı olmaları ya da Metallica'nın çevre duyarlılıkları gibi örneklere bakarsak, müzik dışında bu tür etkileşimlerin oldu mu?

Elbette, ben de insani sorunlarla uğraşıyorum, ama insani sorunları sıfatlandırmıyorum bu genel bütün dünyada yaşanan problemlermiş, alt apısıyla şunun problemi bunun problemi ya da bu halkın ya da şu mezhep'in gibi bir durumum yok.

İnsanlar bir sürü duygusal durumu geri plana atmış ve yalnızca yaşamaya çalışıyorlar. İnsanlar, sabırsız tüketicilere dönüştürüldü ve sadece yok etmeye yönelik bir yaşam stratejisi uygulanmakta, bunlarda zaten can sıkıcı bir hal aldı. Benim duruşum bu konuları biraz daha başka yöntemlerle anlatmak; çünkü herkes bu konuları anlatıyor, aslında başka ya da ilk defa söylenmiş bir şeyi söylemiyorum, yepyeni bir şey de yapmıyorum. Anlatım dilinde farklılık yapıp bir profesörün akıl yoluyla söylediği bir şeyi ben başka bir tabiri gergin bir şekilde söyleyince belki daha çok algılanabileceğini düşünüyorum. Çünkü günümüzde her gün televizyonda bir kanala baktığımızda herkes bir dinginlik yaşıyor, insanlara eskiye özlemi anlatan aklı başında şeyler söylüyorlar, ama bakıldığı zaman bunun uzun zamandır söylenen telkin yöntemleri olduğunu görüyorsunuz, fakat hiç kimse bunu uygulamıyor, hâlâ aynı şekilde devam ediyor. Belki söylemde bir farklılık yaratabilirsek biraz daha iyi algılanabilir.

» Nasıl, ayrıca bir çalışma mı? Yoksa müzikle mi?

Özellikle bizim yaptığımız müzik itibariyle gençlere daha çok ulaşabilme şansımız varken, belki gençlere bunları daha iyi aşılayabiliriz. Her konserin sonunda bunları söylüyorum o insanlara. Gidişata karşı bir duruşumuz var, çünkü bize göre hiçbir şey olumlu yönde ilerlemiyor. Günümüze baktığın zaman şu an tamamen sınırların kalkması herkesin birleşmesi gerektiği, her şeyin çok objektif bir duruma gelmesi gerektiği noktada, savaş adetlerinin artmış olması yeterince tehlikeli ve sinir bozucu bir durum. Birçok şeyin zihinde çözülmüş olması gerekirken insanlık tarihine batağımız zaman insan zekâsının da oldukça gelişmiş olduğunu görürsünüz. Şu anda gelişmiş bir beyin durumuna ulaşmışken hala gelişememiş bir zihniyeti savunup da, savaş sistemini kabullenmek tamamen karşı olduğumuz bir şey. Elimizin hiçbir zaman silah tutmasını istemiyoruz. Hatta bu sistemin yok olmasını istiyoruz. Maalesef biz yok etmeye, insanlık boyutunu rahatlatmaya çalıştıkça onlar savaş sistemini daha çok hayata geçirmeye çalışıyorlar. Politik hiçbir şeyle uğraşmıyorum, mesela müziğimde politikanın yeri yok, asla da olmayacak. Sadece bu oyunları insanların bilmesini çok istiyorum.

» Peki, olmanız gereken yerde, BarışaRock konserlerine neden katılmıyorsunuz?

Rock'n Coke'a katıldığımız tarih ile Barışa Rock aynı tarihlere denk geldiğinden ve sözleşme gereği Rock'n Coke'dan on beş gün öncesi ve sonrası bir yerde bulunmaman gerekiyor sistem bu. Özel olarak o iyidir ya da şu kötüdür diye bir sebepten dolayı değil. Netice itibariyle Rock'n Coke'a gelenlerde savaş yanlısı değil. Anlatmak istediğimi orada da anlatırım başka yerde de anlatırım.

» İkinci albümün "Tanışma bitti" genel konsep-ti korku. Korkuların var mı?

Genel olarak sözlere baktığınızda hep insani korkular var. Doğal olarak benim de var, mesela; ellerimi kaybetme korkum var. Neyi kaybettim, ne oldum, ne olacağım ne yapacağım, bulabilir miyim gibi sorunları var o adamın. Yalnız kalmaktan korkuyor, ölmekten korkuyor, güneşinin olmamasından korkuyor. "Melekeler" de mesela her şeyin karardığını, kuşların bile ötmediğini, güneşin doğmadığını anlatan bir korkusu var. "Bir olsun gönlünde bir olmasam da" derken aslında kendisinin tercih edilmediğini ama tercih edilmese de senin için bir doğru olsun diyor. Albüm teması olarak "korku" kişisel korkular, insani korkular var. Bazı parçalarda armonik olarak ta korkularda kullanıldı ama hepsinin sonucu itibariyle ulaştığı nokta aslında pozitif ve iyi niyetli bir albüm sadece anlatım dili kaba. Onun için biraz daha bu albümün gergin olmasını istedim, hani korku deyince, Böhh!.. Diye insanın karşısına çıkan bir şey yok, sadece o korkularınızın üzerine gidin.

» Farklı müzik türlerini bir arada kullanman çok kültürlü bir toplumdan beslenmen diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Her tür müziğin eğitimini aldım. Klasik müzik eğitiminin yanısıra Timur Selçuk'la çalıştığım için makamları öğrenme şansım oldu. Bunun dışında yıllardır piyasada çalıştığım insanlar Rock ve elektronik müzik alt yapılı insanlar olduğu için hepsini bir arada kullanabiliyorum. Bu albümde hepsi birleşince böyle bir şey çıktı ortaya, sadece tek farklılığı aslında vokalleri işin içerisine kattığınız zaman arabesk bir şey çıkması oldu. Hepsinin nasıl birleştiği konusunda hiçbir fikrim yok, bana göre çok normal doğal bir şey yapıyor-muşum gibi geliyor. Herhalde aldığım eğitimlerin kafamdaki iyi karışımı diye düşünüyorum. Aradaki vokal kalıpları farklı oldu, çok fazla Batı so-und'lu vokal yapmıyorum, yapmayı da sevmiyorum, çünkü ben o arabesk tınıyı ve makamı çok seviyorum. Zaten hayatımda arabesk yaşayan bir adamım. Çok batılı olduğumu söyleyemem.

» Vokalde opera sanatçısı Aylin Ateş'in adını görüyoruz.

Aylin aile dostumuz, hatta çocukluğumuzdan beri birlikteyiz. Aylin, benim daha kendi kendime besteler yaptığım dönemden beri, günün birinde beraber bir şeyler yapalım istiyordu. İkinci albümün temasını kafamda oluşturduğumda Aylin'i aradım ve sonunda birlikte bir şeyler yapabileceğimiz bir nokta var dedim; "Ne yapacağım," dedi. Sen gel, birlikte doğaçlayacağız dedim. Geldi, müziği dinledi bir iki kere ve "tamam" dedi. Çok güzel oldu. Böylece Aylin'le de aynı yerde bulunduk.

» Ortak projelerde yer almak istediğiniz başka isimler var mı?

Kafamda projeler hep var, ama ona ayıracak vakitler lazım. Mesela, Aylin Ateş ile böyle bir şey yapmaktan çok keyif alırım. Cem Adrian'la böyle bir proje yapmayı düşünüyoruz. Benim Cem için aklımda farklı şeyler var.

» Biz de genellikle zincirleri kırmak zor bir işken, birden bire siz olanca aykırılığınızla çıkıverdiniz. Olumlu ya da olumsuz eleştiriler aldınız mı?

Zaman zaman zorluklarıyla karşılaştım. Çocukluğumdan beri müzik sektörünün içinde olduğumdan dolayı genelliklede müzik, tiyatro ve sinema çevresiyle ilişkim oldu. Bu çevrede insanlar daha evrensel düşündükleri için kimsenin görünüşüyle ya da düşüncesiyle olumsuz anlamda ilgilenmiyorlar. Hatta farklı bir kültürle tanışmak o kültürden bir şeyler öğrenmek cezbedici geliyor bu tarz insanlara. Ben de doğal olarak bu çevre içerisinde herhangi bir sorun yaşamadım.

» Kült kalmak istiyorsunuz. Yapılan iyi işin karşılığını bulacağına inanıyor musunuz? Bugün kangrene dönüşen müzik piyasası aslında emeksiz işlerle kendi sonunu hazırlamış mı oldu?

Ben hep geri dönüşümleri olacağına inanıyorum. Albüm kapak kartonetine bu kadar özen gösterdin dediler. Yaptığım işin ileriye yönelik olduğunu düşünüyorum. Günün birinde beni dördüncü albümümle tanımış olan bir insanın, geride kalan diğer albümlerimi de satın alacağını, elinde olmasını istediği bir şey olacağına inanıyorum. İnternetten indirilen bir şeyin, sadece bilgisayarın hard diskinde bulunması benim için çok doyurucu olmuyor.

Düşünürlere gıcıklığımız var

» Türkiye'de Ermeni olmak nasıl bir duygu?

Her şeyden önce kültürel anlamda bir zenginlik olarak görüyorum. Hem kendi kültürünü hem de yaşadığın ülkenin kültürünü ve orada ki diğer farklı kültürleri tanıma şansınız oluyor. Bu bence önemli bir ayrıcalık. Farklı kültürlerin bir arada yaşamasının büyük bir avantajı olduğuna da inanıyorum. Mesela ben Müslümanlık konusunda pek çok bilgiye sahibim. Hangi ezanın hangi makamda okunduğunu bile bilirim. Bunu da bana değerli hocam Timur Selçuk öğretmişti. Eğer biraz araştırabiliyorsanız her kültürü öğrenip anlama ve her kültürü içinde neler oluyor bunları öğreniyorsunuz.

» Hrant Dink ile tanışıyor muydunuz?

Hayır, tanışmıyorduk. Hrant Dink'in başına gelenler kesinlikle kabullenebileceğimiz bir şey değil. Ama şöyle de bakılması gerekiyor 1929'dan beri öldürülen altmış ikinci gazeteciden sonuncusu Hrant Dink. Diğerlerinin hepsi Türk vatandaşı ve Müslüman olan insanlar. Hani kendi ülkesinde Müslüman olan, Türk olan, gazeteci olan, düşünür olan insanlardı.

Demek ki bizim düşünürlere karşı bir gıcıklığımız var. Düşünen, yorum yapan bir adam sistem içerisinde olan biten her şeyi gözlemleyen, onları halka sunmaya çalışan insanlara karşı yapılmış genel bir tavır gibi algılamak istiyorum bunu. Sadece Hrant Dink ve mezhep olayıyla bağdaştırmak istemiyorum, öyle bir şeyin peşinde de değilim. Öyle olduğuna da inanmıyorum. Düşünmek ve düşünememekle ilgili bir şey...

» Genellikle alternatif müzik yapanlar popüler olmaktan uzak dururlar. Sizin medyada görünmeniz nasıl karşılanıyor?

Bu ürünler neden popüler olmasın ki. İnsanların bununda var olduğuna dair bilgi sahibi olmayı hak ediyor. İnsanları yeterince şizofren yapacak saçma sapan bir program kültürü var. Aynı şeyleri temcit pilavı gibi otuz beş bin kere çevirip çevirip "O da ona öyle dedi, o da ona şunu dedi, amaaaa onun dediğini duyamıyoru-uzz" gibi saçma sapan bir hal almış durumda, insanları resmen salak yerine koyuyorlar. Bu ürünün artık bilinmesi gerekiyor. Çünkü bu ürün bir şey anlatıyor, bu ürünün derdi var ve insanların aklı başında bir şeyleri de görmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Popülerlikten yana kastım, bu iş popüler olduğu zaman biz de o programlara da dahil olacağız değil.

» Müzik olarak neler dinlersin? Sinemayla aran nasıldır?

Evde fiks klasik müzik dinlerim Bach manyağıyım. Film müzikleri dinlerim. Araf'ın film müziklerini yaptım. Arda Kuralı'ın ilk yönetmenlik denemesi olan "Sahne" diye bir filimin müziklerini yaptım ama henüz gösterime girmedi. Televizyonu pek seyredemiyorum zamanım olmuyor. En son beğenerek izlediğim "Koku" filmi var. Zeki Demirkubuz, Ezel Akay ve Fatih Akın'ı çok başarılı buluyorum.
Sakin Olalım Beyler Ve Bayanlar

'Sakin Olmam Lazım' adlı ilk albümü ile müzik piyasasını selamlayan Hayko Cepkin, ilk albümü, gerisi ve ilerisini anlattı

Uzun zamandır müzik dünyasında olmanıza rağmen bu sizin ilk albümünüz. Neden öyle?

Çalıştığım insanlar ve içinde bulunduğum projeler nedeniyle kendi planlarımı devamlı erteliyordum. “Bu proje de bitsin, kimseyi yarı yolda bırakmayayım mantığı hakimdi. Çünkü bıraktığım an yerimi dolduracak bir klavyeci yoktu piyasada.

Bazı şarkılardaki alt yapı Gökhan Kırdar'ın uzun yıllar önce yaptığı "Trip" albümüne benzetiliyor. Sever misiniz kendisini?

Takdir ettiğim bir müzisyendir ama albümümün ne alt yapı olarak, ne trafik, ne de şan kalıpları olarak birilerine benzediğini düşünmüyorum. Yeni bir albüm olduğu için dinleyicilerin bir şeyleri bir şeylere benzetme güdüsünü de şimdilik sabırla karşılamaktayım. Zamanla çözümleneceğine inanıyorum.

"Sakin Olmam Lazım"memlekete uyarlarsak, hangi konularda daha sakin olmalıyız sizce?

Sanırım her konuda. İçinde bulunduğumuz meslek dalı itibariyle her adımımızda karşımıza çıkacak problemlere sabırlı ve sükunetle yaklaşmamız icap ediyor. Bende de olmayan şeyler olduğu için bunlar, biraz şahsıma ait bir album ismi oldu aslında.

Müziğinizdeki arabesk hal Türk müzik dünyası içinde artık olmazsa olmaz bir hal sanırız. Türklük ve arabesk, nasıl bir ikili sizce bu ikisi?

Tamamen kocaman, ayrılmaz bir ikili olduğunu düşünüyorum. Ama sırf bu kalıpla sınırlı kalmadığını da düşünmekteyim. Çünkü bir o kadar da eğlenceli bir toplumuz.

Herkesler şıkır şıkır yaz şarkılarıyla meydana çıkarken siz biraz melankolik ve bunalım takılır gibisiniz. Nasıl bir insansınızdır ve bu, müziğinizi nasıl etkiler?

Nasıl bir insan olduğumu anlatmam uzun zaman alabilir. Çünkü çok değişken bir kişiliğim var. Neşeli gözüken bir insan olmama rağmen yalnız kaldığım zamanlar genelde karanlık ve negatif olabiliyorum. Albümü yalnız kaydettiğim düşünülürse müziğe olan etkisi de cevaplanmış oluyor sanırım.

Bu albümü evde yaptınız. Albüm sürecini biraz anlatabilir misiniz?

9 senelik klavyecilik hayatımda turneler boyunca kendimi yetiştirmek için evde devamlı remix, düzenleme ve beste calışmaları yaptım. Yıllar gectıkce yaptığım kayıtlar ve besteler olgunlaştı. Gerçek anlamda takdir gördüğüm bir şirketle karşılaşınca da album süreci başlamış oldu. Kayıtlar hazırdı. Şirketime sadece bandrol alıp basmak ve dağıtmak kaldı.

Klavyeden başka müzik aleti çalıyor musunuz ?

Hayır. Tek enstrümanda yoğunlaşmaya çalıştım.

İlk klipte aydaydınız, ikincisinde nerede olacaksınız ? Kilyos’u ay haline getirmek için neler yaptınız ?

Mekan taş ocağı olduğu için zemin ay zemini olmaya cok müsaitti. Sadece belirli bölümlere kamyonlarla getirdiğimiz çimento desteği yaptık. 2. klip için nerede olacağımız konusunda bir şey diyemem ama piyasa olarak sağlam bir yerde olacağımızı söyleyebilirim.

Hayko Cepkin Eurovision İçin Ne Dedi?

Hayko Cepkin Billboard dergisinin Ocak sayısında sırlarını döktü. Müzisyen, bu yıl Hadise’nin seslendireceği “Düm Tek Tek”in şansının yüksek olduğunu, Eurovision’a kendisinin de katılmak istediğini söyledi.

Hayko Cepkin ayrılık acısıyla ilgili düşünceleri sorulduğunda "Güzeldir" diyor. Fotoğraf: Dinçer Dinç




İSTANBUL - Sahne şovları, brütal vokali ve espri anlayışıyla gençlerin favorisi olan Hayko Cepkin, özel fotoğraflarla bu ay Billboard’da. Hayatıyla ilgili birçok soruya samimiyetle yanıt veren Cepkin, bugünlerde sıkça tartışılan Eurovision’la ilgili çok konuşulacak şeyler söyledi.
Eurovision’dan size teklif gelse nasıl bakarsınız buna?
Mor ve Ötesi’ne teklif gittiği dönemde bu konuda konuştuğum insanlar oldu. Ama Hayko Cepkin’in Türkiye’yi temsil etmesi olabilecek en sansasyonel şey olurdu. Şu karışık dönemde hem ismimi açıkça söyleyerek bağlı bulunduğum mezheple alakadar, hem de Türk olmayı savunduğum için Türkiye’yi temsil etmek çok iyi olurdu. Olabilitesi yüksek.”

Özel hayatıyla ilgili sorulan sorulara ise dürüstçe cevap veren Hayko Cepkin, özellikle ayrılıkla ilgili fikirleriyle herkesi şaşırttı.

Ayrılık acısı için verebileceğiniz bir tavsiye var mı?
Güzeldir. Benim alternatifim onu üretim aşamasına geçirebilmek. Ama acının A noktasındayken bir işe yaramayabilir. O dönem çökersin, dağılırsın, yamulursun… Bitmişlik güzeldir. Ama toparlaması keyifli bir dönem olduğu için o süreci de seviyorum. Sonrası çok daha keyifli. Şarkılardaki hikaye de o: düş, geber, yamul, acısını çek, çok fena hisset ama sonra topla ulan işte… Acını yaşa, kaybetme duygusu da var hayatta, onun da tadına bak.”

İkinci albümünün isminin “Tanışma Bitti” olmasının sebebi Hayko Cepkin’in asıl yüzünü göstermenin zamanının gelmiş olmasından mı?

Zaten biz ilk albümün konserleriyle beraber esas yüzümüzü gösterdik. Ama yüzümüzün gerçekliğini görmek istemeyen bizim gösterdiğimiz yüze karşı yüzünü çeviren insanlara albüm olarak da istersek yapabiliyoruzu gösterdik. Kafalarında soru işaretleri varsa artık bu soru işaretleri bitmiştir.

Hayko Cepkin’le ilgili kafalardaki soru işaretleri neydi?
Albümün duruşunun yumuşak soundlu olması ondan sonra konserlerimizde sert bir duruşla insanların karşılaşması gibi… Peki ikinci albümü yaptığında yine ikinci albümde de aynı yumuşaklıkta mı olacak. Albümlerin duruşu böyle ticari yumuşak bir albüm olarak mı devam edecek yoksa istediklerini gerçekten anlattığı gibi elde edemediği için mi ilk albümü bu şekilde oldu vs gibi soruları yaptığımız bu albümle heralde cevapladık.


İnsanlar müziğini sevsinler sevmesinler Hayko Cepkin ismi saygı uyandırıyor bunu nasıl başardın?
Bu piyasada 11 senelik sektörel geçmişim var. Düzenlemeci bilmem neci olarak bu piyasada bir çoğuna göre uzun bile bir dönem geçirdim. Böyle patlayan projeler var ya ben çok yavaş ilerledim aslında. Hayatta süratli bir şekilde iyi bir yere konmamızın sebebi bir emekle gelindi buraya süper bir PR’la gelinmedi. Her programa çıkılarak gelinmedi. Konserle gelindi ve çok emek verildi.

11 senelik geçmişten dolayı zaten sektörde bir bilinirliğim var. O sektörün bana bir kere cevabı iyi oldu. Bugüne kadar birlikte çalıştığım ağabeylerim yaptığım şeyi taktir ettiler ordan dolayı sağlam bir altyapı oluştu. Ondan sonra dinleyicilerin kafasındaki soru işaretlerinin bitmesi. Birazcık da konuştuğumuz zaman bir şeyleri anlatıyoruz biz. Boş pek bir muhabbetimiz yok yani hem adam söylenen şeye değerli bir şekilde cevap veriyor aklındakileri istediği gibi konuşuyor. Gerçekten şu anda gençlerin söylemek istediklerine de belki bir yol oluyor. Ondan sonra da müziğinde de hiç idealistliğinden bir şey kaybetmeden ilerlediği için olabilir. Akıllı bir adam dendiği için öyle bir saygı oluşmuştur. Müziği sevmese bile adam bir iki röportajını seyrettim fena konuşmamış müziği sevmeseler de.

Konserlerine gelen kitle bayağı fanatik? Sahnedeyken seyiryici provake ediyor musun?
Sahnede elimizden geldiğince beden dilimizi kullanarak parçaları çalıyoruz, kıyafetin enteresanlığından tutun, o şarkıda kullanılan el hareketleri, mimikler, suratlar gerçekten hani yaşayarak söyleyebilme hikayesi… Bazen şarkı söylemek vardır bir de teatral şarkı söylemek vardır. Ben kullandığım dilde teatral bir dil kullandığımı hissediyorum. Zaten yapmak istediğim şey bu. O şarkının içindeki içeriği anlatırken gerçekten o adamın o anda “her şeyin olmuş bilmece çözdükçe gördüm işkence” derken adamın gerçekten bunu söylerken sahnede titremesi onu oynaması adamı aynı zamanda müzikten ziyade görsele de çekiyor. Sadece müzik dinlemiyorlar aynı zamanda görsel bir şey de seyrediyorlar. Zaten benim konserim intromuz var introdan sonra da herkese iyi seyirler (ses kısılır).
Müzik yapıyorum ama herkese iyi seyirler diye konser başlıyor. Biz kademeyi şu an artırıyoruz. Yeni bir ekip çalışması içine girdik. Bayağı kalabalık bir ekip oluşturduk. Turnelerimiz eylül itibariyle başlar. Temmuz’da Ağustos’ta rock festivallerimiz var rock festivalleri dışında pek konser yapmam çünkü bu sıcakta kimseyi bara sokmam. Öğrencilerin okulları bitmiş, şehirlerine gidiyorlar. Ya da yazlık alanlara gidiyorlar. Biz festivallerle Temmuz’u, Ağustos’u geçireceğiz. Eylülden itibaren turnemiz başlar geçen sene 2 eylül Rock’n Coke’la beraber böyle bir mihenk taşı gibi bir hikayemiz oldu bizim. Büyük bir kalabalığa seslenebilme aynı zamanda TV’de de yayının olması bir anda büyük bir kitleye performansı gösterebilme şansı oldu. Mesela iki sene üst üste Rock’n Coke sahnesine çıkan bir Şebnem Ferah bir de ben varım. Normalde iki kere üst üste olması yasak. Yeni ekibimizle beraber yeni ekibimizin içinde sahne, ışık, sahne tasarım, sahne, obje tasarım, sahne kıyafet tasarım, sahne makyaj tasarım gibi kolları olan bir ekip kurduk. Plastik makyajdan tutun sahnedeki bir çok objeye her şeyi kullanabilme şansımız var. İşi daha da teatral bir hale getirmeye uğraşıyoruz.

Sahnede yaptıkların Türkiye için yeni sayılır değil mi?
Türkiye için evet ama dünyaya bakıldığı zaman dünyada zaten uygulanan bir sistem yeni bir hareket değil. Türkiye için yeni biz de dünyada yapılıp da bugüne kadar burada hiç uygulanmamış bir sistemi hayata geçirdik ama kendi özümüze ait biraz da kendi hayallerimizle yepyeni bir şeyler de katmaya çalışıyoruz ki yurt dışındaki malzemenin aynısı şeklinde olmayalım.

Aslında yaptığın kolay bir şey değil ayrı bir mesai gerektiriyor?
Ayrı bir külfet çünkü bunun provaları oluyor. Sahneye çıkıp müzik grubu şeklinde sadece stüdyo provasına girer çalışmanızı prova edersini ama biz yapacağımız hareketleri ve duruşlarımızın da provasını yapıyoruz.

Bütün bu sahne showlarını yapmayıp sadece çıkıp şarkını söyleseydin seyirci üzerinde bu etkiyi yaratır mıydın?
Yaratmazdım. Bundan sonra bu şekilde projeler devam ettiği sürece sahneye çıkıp sadece çalınan bir proje şeklinde olsaydı ilgi çekmezdi zaten standart bir rock grubu olarak yerimizi alırdık. O şekilde ayakta kalmaya çalışırdık. Bundan sonra da zaten seyircinin sahne için beklentileri arttı. Çünkü biz her seferinde elimizden geldiğince yeni bir şeyler yapıyoruz. O yüzden konserlerde sahnesi iyi mekanlarda, ışıkları iyi mekanlarda sahnesi geniş olan her mekana uygun bir hikaye kurguluyoruz. Biz bunu mesela bu sene Rock’n Coke’ta en enteresan bir şekilde yapacağız. Geçen sene de mihenk taşı oldu 2 Eylül bu sene 2 Eylül’de daha başka bir şey olacak.

Albümde korku teması ağırlıkta, neden korku? Daha önce bir korku filmi olan Araf’ın da müziğini yapmıştın?
Bu, korkularınızın üzerine gidin konseptli bir albüm. Korku teması işlendi diye size bö yapıp korkutmuyor. Hikaye o değil, hikaye maalesef hayatta yaşayacağınız bir sürü şey var. Bu hayatta yaşadığınız şeyler sizi yıldırıp korkutabilir. Geri çekilebilirsiniz ama siz yapmak istediğiniz şeyi eğer gerçekten yapmak istiyor iseniz onun üzerine gitmeniz gerekiyor. Ayakta durmanız gerekiyor, korkularınızın da üzerine gitmeniz gerekiyor. Ancak böyle istediğiniz şeye ulaşabilirsiniz. Yoksa armut piş ağzıma düş değil.

Bütün hikayenin içinde geçen bütün sözler, konsept, fikir, akıllanmak daha iyi düşünmek zorundayız. Albümün sonunda özellikle introsunda yargı başlıyor artık. İnsanın kendi kendini yargılaması gerektiği, hepimiz sorumluluk sahibi olamayacak kadar benciliz, dinleyen herkese kendisini yargılatmaya çalışan biraz daha düşünmemiz gerekiyor bir şeyleri yaşarken gibisinden bir durumu var. Aslında pozitif bir yapısı var albümün. Ayakta dur, akıllı ol, düşün, yapabilirsin başarabilirsin tamam bunalıma girebilirsin başaramadın diye kaybettiklerinin yüzünden bunalımlara girebilirsin, üzülebilirsin, istemediğin bir konumda olabilirsin ama eğer yapmak istediğin şeyde kararlı isen kararını ver ve yap kimse sana engel olamaz bu hayat senin hayatın hikayesi var. Ben de o yoldan geçtim.

Ailem bu piyasaya girmemi çok istemedi kaybedebileceğimi düşünüyorlardı. Ben kaybedebilirim de kazanabilirim de belli olmaz. Ama ben bunu yapmak istiyorum kusura bakmayın kimse beni yolumdan çeviremez diye böyle devam ettim. Başardım başaramayabilirdim de. Ama istediğim şeyi yaptım 11 senedir başarmaya uğraşıyorum bu piyasada. Çok vaktim gitti belki 11 sene önce yapmış olsaydım daha yağız genç enerjisi yerinde bir adam olabilirdim. Ancak belki bu 11 senenin olgunluğu bana bir şeyler kazandırdı. Belki olmayacaktı. 11 sene evvelki düşünce yapımla şimdiki bir değil. O zaman belki daha körü körüne bir şeylere giriyordum. Şimdi daha aklı selim.

Hayko Cepkin’in korkuları var mıdır?
Korkuların bir tanesini kartonete koydum zaten kollarımın olmaması, ellerimin olmaması demek bitmiş olmam demek. En büyük korkum orda piyanonun başında boş boş otururum taş gibi.


Hayko Cepkin korkularını yenmek için ne yapıyor?
Ben mesela arabaya bindiğim zaman yaz geldi diye elimi camdan dışarı çıkartmam çünkü ne bileyim hızlı bir yolda gidiyorsanız yandaki araba kontrolünü kaybetse kapıya bir vursa elinde ordaysa arada kalıp gidebilir. Bu hepsini kapsayan bir korku.

Hiçbirşey gözüktüğü gibi değil aslında. Çeşit çeşit insan çeşit çeşit şekilde fikir üretebilir benim hakkımda ama hikayenin aslı görsele dayalı. Ama kendi içerisinde yapaylığı olan bir malzeme olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Çünkü saçım sarıydı pat diye siyah uzun saçlı bir adama dönüştüm. Bu zırt diye uzayacak bir şey değil. Ne bu, yapay bir kaynak var. Bir anda değiştim ama benim değilki bu, ben şu an buna büründüm belki sonra başka bir şeye dönüşeceğim. Kendi içerisinde bir oyun bu bir oyun oynuyoruz ve onu size sunuyoruz. Bunu bu kadar ciddiye almanız gerekmiyor. Çıngarlar çıkıyor ya ben bir müzik yapıyorum bunu da teatral bir hale çevirmeye çalışıyorum bu benim ürettiğim benim kafamdan çıkmış bir malzeme bunu sana sundum. Dinleyip dinlememek senin seçimin. Bu bir oyun çünkü. Ben bir oyun oynuyorum.


Albümün kartonetindeki “Teşekkürler” bölümü bayağı bir kinayeli olmuş. Müzik piyasası ve boş konuşup hakk iddia edenler teşekkürden üzerlerine düşeni almışlar. Onlar, senin bu teşekkürünü neye borçlular?
Birincisi bugüne kadar aslında bu tarz bir müziğe kimsenin ön ayak olmaması sadece underground denen altyapı hikayesinde tutulmaya çalışılması. Halka ne verirsen onu alırlar mantalitesinin güdülmesi. Bu müziğe şimdi şans verirsek halk şimdi bunu duyarsa satın almaz ticari olarak zarar diye görülmesi. Bugüne kadar geriye itilmemiz. Benim artık “aaa yeter be bu ne her gün aynı şeyleri dinliyorumdan” sıkılmam ve yaptığım şeyi ben artık bunu ortaya çıkarıyorum ne olursa olsun deyip kendi bildiğim yoldan ilerlemem ve insanların bana o yola başladığım zaman yapma kaybedersin demesi. Gibi bir sürü hikaye. Ben bir sürü adama bir sürü cevabı böylece vermiş oldum. Kaybetmedim.

Bana dendi ki sen popülist bir piyasa kültürüne sahip zekada bir adam olmadığın için bu malzemeyi hayatta tutamayacaksın. Çünkü paparazzi programına çıkmıyorsun bu insanların genel olarak en çok seyrettiği reyting alan programların hiçbirine çıkılmayacağı için maalesef tanınamayacaksın müziğini anlatamayacaksın. Bizim çıkabildiğimiz 5-6 tane program var topu topu müzik programı onlarda da kendini anlatacaksın bir yere varamayacaksın. Böyle karamsar bir tablo vardı.

Ben olmayacağını hiç düşünmedim hep olacağını düşündüm. Çünkü Türkiye’de en büyük festivaller rock festivalleri. Hiç pop festivali yapıldığını gördünüz mü. Yok öyle bir şey. Bundan 5 sene önce festival yapıldığı zaman o festival gene doldu. Genel olarak Rock ve alternatif müzik dinleyicisi, elektronik müzik dinleyicisi oraya gidiyordu. Demek ki aslında böyle bir potansiyel var. Niye bu potansiyeli geri itiyorsunuz. Niye o potansiyel devamlı yabancı sözlü rock parçaları dinlemek zorunda kalıyor. Niye hiç Türkçesi yapılmıyor bu malzemenin.

Dinar Bandosu röportajı yaparken onlar sormuşlardı Hayko Cepkin mi Marilyn Manson mı?
Onlar Hayko tabi ki dediler

Sen bu tip karşılaştırmaları nasıl değerlendiriyorsun?
İkimiz de makyaj yapıyoruz, ikimiz de brütal yapıp tükürüyoruz. Brütal yapanlar tükürür çünkü brütal gırtlağı kurutur ve kuru tükürüğü tükürmek zorundasınızdır yutamazsınız. Bu bütün brütal müzik yapanların hepsinde vardır.
Bunun sebebi şudur 15-20 yıllık geçmişimize baktığımız zaman Türkiye’de daha böyle rock müzik kültürü nerdeyse yok civarlarında. Sadece barda çalınan cover sisteminde yürüyordu. Türkiye’de yaşayan Türk gençleri olarak yabancı rock müzik kültürünü alıyorduk…Neler dinleyerek büyüdük: Manowarlar, Iron Maidenlar, Metallicalar, Mega Deathler… bunları dinleyerek büyüdük. Türkçe sözlü rock müzik dinleyerek büyümedik öyle bir şey yok çünkü. Neler var geçmişimizde Anadolu folk kültüründe rock müziğe yakın Moğollar, Cem Karacalar, Erkin Koraylar vs. Ama bunlar günümüz rock müziğini yansıtan rock müzikler değil. Daha çok yerli yapıda. Bunun dışında ne türedi ortaya Anadolu Rock diye bir şey türedi. Bu Anadolu Rock türü bizim rock müzik geçmişimize bakıldığında bizi tatmin edebilecek bir rock müzik kültürü değil. Aslında popülüst kültüre dayalı vokal melodisinin sololarının atıldığı vs çabuk kapılabilecek bir müzik türüydü. Şimdi yavaş yavaş Türkçe sözlü rock müzikler ortaya çıkmaya başladı. Neler çıktı: Kurban diye bir grup ortaya çıktı. Duman çıktı, Mor ve Ötesi yıllardır cırmalıyordu en sonunda yakalama şansını elde etti. Bunlar nasıl bir süreçten geçtiler. Kurban, Metallica konserinin ön grubu olarak çıktığı zaman önce yuhalandı. Duman çıktığı zaman bu ne biçim vokal bu ne biçim müzik diye itelendi yok İngiliz müziği yapıyor vs. Kültürünün 20 yıllık geçmişi yabancı müziğe dayalı olduğu için kıstas olarak onu görüyorsun yerlisi çıktığı zaman direk ona benzetmeye çalışıyorsun. Yapacağın şey bu çünkü ana materyel orada. Bizim farkımız Kurban, Duman devam ettikçe hırsları itibariyle yapmak istediği şey bu olduğu için devam ettikçe kitleler onları takip etmeye başladılar. Zamanında onları yerenler Duman nereye gitse arkasından gidiyor. Kurban dağıldığı zaman niye dağıldınız haydi birleşin diye internette millet birbirini yiyor. Mor ve Ötesi bir konser verdiği zaman hınca hınç doluyor durumu oluşmaya başladı. Şimdi çünkü bizim müziğimiz gerçekten elini masaya vurabilecek kadar ortaya çıkmaya başladı. Çünkü hem rock kültürünü kullanıyor müziğin içerisinde hem de Türkiyeli bir şey yapıyor. Türk makamı, türkü soundu, bir arabesk hikayesi, Türkiye’ye ait bir hikaye kullanılmaya başlandı. Doğru bir rock müzik ortaya çıkmaya başladı. Tamamen yabancıdan alıntı bir şey değil.



 
  Bugün 13847 ziyaretçi (17694 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol